Kanada’nın ikinci, Quebec Eyaleti’nin ise, en büyük kenti Montreal’dir. Dağlar arasına kurulmuş ve kanallarla birbirine bağlanmış çok sayıda göle sahip olan şehir, aynı zamanda sanayi, turizm ve eğitimde de ülkenin en önemli şehri konumunda bulunmaktadır.
Montreal, Fransa’dan sonra en fazla bu dilin konuşulduğu yer olma özelliği taşımaktadır. Şehrin yarısından fazlası Fransızca konuşmaktadır. Ancak, Quebec Eyaleti’nin resmi dili Fransızca ve İngilizcedir. Yani çocuklar okullarda Fransızcanın yanı sıra İngilizce de öğrenmek zorunda. Şehir de başka dillerde konuşuluyor. Bu çok durum Montreal’e ayrı bir renk katıyor.
UNESCO’nun en iyi dizayne edilmiş şehirlerin başında gelen Montreal, doğasıyla da büyüleyici bir özelliğe sahip. Bu güzel şehirde gezilmesi, görülmesi gereken o kadar çok yer var ki, sindire sindire gezebilmek için geniş bir zaman ayırmak gerekiyor. Ama ben yine de gezilmesi-görülmesi gereken bazı yerlerin ismini vereyim.
Montreal Botanik Bahçesi: Dünyanın en büyük botanik bahçelerinden biridir. Bahçe de bitkilerden yapılmış birbirinden güzel dev heykeller bulunmaktadır. Botanik bahçede, birçok ülkenin kültürünü yansıtan ayrı ayrı bahçelerde yer almaktadır.
Montreal Notre Dame: Şehrin eski yerleşim alanındaki en önemli eserlerden biridir. 24 ayar altınla süslenmiş tavanı bulunuyor. Öğrendiğime göre özellikle zengin çiftler, bu mekanda evlenebilmek için bazen bir-iki yıl sıra bekliyormuş.
Old Montreal: Eski Montreal’de yer alan ve zenginlerin yaşadığı lüks bir semt. Eski Montreal’de birçok müze de bulunuyor. Bu bölgede dolaşırken, tarihi eserlerin nasıl güzel korunduğuna gıpta ile şahit oldum. Bizdeki durumu hatırlayınca da inanın ki, çok hayıflandım.
Barbie Expo: Dünyanın en seçkin moda merkezlerinin minyatür kreasyonlarının yer aldığı kalıcı bir sergi. Modayı takip edenlerin mutlaka görmesi gereken önemli bir müzedir.
L’Orchestre Symphon: Bir Kanada senfoni orkestrasıdır. Orkestranın evi, Place des Arts'taki Montreal Senfoni Evi'dir. Dünyadaki bir octobass'a sahip olan tek orkestra olma özelliği taşımaktadır.
Underground City: Yeraltı şehri olarak adlandırılan Montreal’in önemli bölgelerinden biridir. Bir dizi ve birbirine bağlı ofis kulesi, otel, alışveriş merkezi, konut ve ticari alana sahiptir.
Montreal kentin diğer bir özelliği de 1976 yıl olimpiyatların yapıldığı yer olmasıdır. Olimpiyatın üzerinden 43 yıl geçmesine rağmen halen yılda 1 milyondan fazla turist Montreal Olimpik Stadyumu’nu gezmeye geliyor. İlginç bir mimariye sahip olan stadyum, halen dünyanın en maliyetli stadyumu olma özelliğini koruyor. Bunu gezim sırasında öğrendim.
NİAGARA ŞELALESİ
Kızılderililerin Niagara (Suların Şimşeği) dedikleri şelale, Venezuela’daki Angels Şelalesi’nden sonra dünyada ikinci en yükse şelaledir. Niagara Şelalesi'nin bir kısımı Amerika Birleşik Devletleri (ABD), bir kısmı da Kanada topraklarında bulunan muazzam güzellikte doğa harikasıdır.
Niagara Şelalesi’nin hem Kanada kısmında kalan bölgesinde, hem de ABD tarafında kalan kısmında yıl içinde çok sayıda turist ziyaret ediyor. Bundan dolayı Niagara Şelalesi’nin etrafında çok sayıda tesis bulunuyor.
Kanada hükümeti tarafında yapılan Welland Kanalı sayesinde, gemilerle de şelalenin etrafında adrenali yüksek bir gezi yapabilirsiniz. Niagara Şelalesi bölgesinde Sislerin Kızı, Gökkuşağı Köprüsü, Keçi Adası ve Rüzgarlı Mağaralar gibi bir birinden harika yerleri gezmek mümkün.
Kanadalılar gerek tarihi eserleri, gerekse doğanın kendilerine sunduğu tüm güzellikleri el birliğiyle koruyor ve turizmden büyük gelir elde ediyor. Tüm bunları gördükten sonra bizde 12 bin yıllık geçmişe sahip Hasankeyf’in sular altında kalacak olmasını, Diyarbakır Surları’nın yavaş yavaş yıkılmaya yüz tutmasını, Şanlıurfa’daki tarihi mekanların ve doğanın beton yığınlarına yenildiğini görmek büyük acı veriyor.
İlgili ilgisiz herkes tarihi değerlerimize ve doğamıza sahip çıkmalı, çünkü inanın ki, yaşadığımız yerlerin güzelliği, insanlara maddi ve manevi büyük katkı sunuyor.