Tarihi Milattan Önce’ye (M.Ö) dayanan Diyarbakır’ı anlamak için, Çayönü’nü bilmek gerek. Çayönü; Dicle Nehri kenarında Ergani Ovası’nda bulunuyor. Çayönü; 1963 yılında keşfedildi ve ilk kazılar, Prof. Dr. Robert J.Braidwood ve Dr. Halet Çambel tarafında yapıldı.
Bu keşifle birlikte Diyarbakır’ın yerleşiminin de, M.Ö’den 10.200’lü yıllara dayandığı ortaya çıktı. Çayönü; arkeolojinin ilk veri tabanında tarıma ilk başlanılan yer olarak gösterilmiş olması açısından büyük önemdedir. Ayrıca göçebelikten yerleşik yaşantıya, avcılık ve toplayıcılıktan üreticiliğe geçilen neolitik devrin izlerini taşmaktadır Çayönü…
Bu bölgede, toplayıcı ve avcı olan insanlar; yerleşik yaşamla birlikte hayvanları evcilleştirmeye ve tarım yapmaya başladığını görüyoruz. Yani insanlar yerleşik yaşamla birlikte üretime başlıyor. Dolayısıyla Çayönü için, günümüz uygarlığının ilk yapı taşını oluşturduğunu söylemek abartı olmaz sanırım.
Çayönü Höyüğü’ndeki kazı çalışmalarında çok sayıda küçük aletinde gün yüzüne çıkarıldığını da görüyoruz. Bulunan küçük aletlerin arasında av hayvanlarının kemiklerinden elde edilen saplar, oraklar, iğneler, çengeller, boncuklar, düğme ve basit yapılı kaplar bulunmaktadır.
Çayönü’nün tarihi çok eskilere dayanıyor, durum böyle olunca da, çok farklı mimari kalıntılara da rastlamak mümkündür. Çayönü’nde farklı tasarımda bulunan mimarı kalıntıların bazıları taş döşemeli, bazıları yuvarlak planlı, bazı yapılar da ızgara planlıdır. Ayrıca Çayönü’nde kerpiç binaların ilk örneklerini de görüyoruz. Bu binalar taş temelidir.
Çayönü’deki kazılarda, Ergani bölgesinin dünyanın en eski maden ocaklarına sahip olduğu da kanıtlandı. Çünkü Çayönü’ndeki kazılarda insanların bakırdan çeşitli aletler yaptığı anlaşılıyor.
Çayönü Höyüğü’nde arkeolojik çalışmalar halen devam ediyor. Ve hiç kuşkusuz ki, buradan çıkacak her bulgu insanlık tarihi açısından büyük önem arz edecektir.
Bu arada yeri gelmişken söylemekte yarar var. Diyarbakır Çayönü gibi çok önemli bir bölgeyi neden yeterince tanıtamıyor ve neden bölgede yeterince arkeolojik çalışma yapılmıyor? İnsanlık tarihi açısından bu kadar önemli bir bölge, neden bir Göbekli Tepe gibi değerlendirilmesin?