Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın vizyon projesi olarak lanse edilen Kültür Yolu Festivali, her yıl sanatın, edebiyatın, müziğin ve tarihsel belleğin izini sürerek şehirleri birer sahneye dönüştürüyor. 2025 yılında da Türkiye’nin birçok köşesinde coşkuyla karşılanan bu etkinlik zinciri, ne yazık ki bazı kentlerin ismini sadece harita üzerinde bıraktı. Şanlıurfa, bu ihmalkârlığın en çarpıcı örneklerinden biri.
Şanlıurfa yalnızca bir şehir değil, insanlık tarihinin ilk kültürel kıvılcımlarının çakıldığı yerdir. Göbeklitepe’siyle medeniyetin doğduğu; sıra geceleriyle sözün, duygunun ve ezginin yankılandığı bir kültür beşiğidir. Ancak böylesine köklü bir kentin, Kültür Yolu Festivali’nin organizasyon yapısı içinde yeterince görünür olmaması ciddi bir sorgulamayı gerektiriyor.
Bu yıl festivalin tanıtım sürecinde İstanbul, Ankara, Diyarbakır, Trabzon, İzmir gibi iller basında ve sosyal medyada yoğun şekilde yer bulurken, Urfa’da bu rüzgâr neredeyse hissedilmedi. Festivalin tanıtım yükünü taşıyan ajansın, Urfa’daki yerel medya kuruluşlarını yalnızca bir WhatsApp grubuna ekleyerek pasif bilgilendirme yapması, şehirdeki gazeteciler ve kültür insanları tarafından haklı bir serzenişle karşılandı. Tanıtım, iletişim ve davet mekanizmaları kentin potansiyeliyle örtüşmeyince, festivalin Urfa’daki yankısı da cılız kaldı.
Oysa bir kültür yolu çizilecekse, bu yolun taşları Urfa’dan geçmeden döşenemez. Kültür yalnızca sergiler ve konserlerle değil; şehrin insanıyla, sanatçısıyla, basınıyla birlikte yaşanır. Eğer bu kent festivalin ruhuna yalnızca uzaktan bakabiliyorsa, ortada ciddi bir ihmalkârlık var demektir.
Bu noktada şu soruyu sormak gerekiyor:
Urfa neden dışarda kaldı?
Bu, sadece bir organizasyon hatası mıydı? Yoksa daha derinlerde, yerel yapılarla kurulması gereken iletişimin eksikliği mi?
Şunu unutmamak gerekir: Kültür sadece büyük şehirlerde üretilmez. Urfa gibi şehirler kültürün merkezinde değilse, kenarında da değildir. Bizzat merkezidir. Sadece geleneksel mirasıyla değil, çağdaş üretimleriyle de dikkate alınmalıdır. Tiyatro grupları, yerel sanatçılar, genç kuşak edebiyatçılar, dijital içerik üreticileri, yerel medya temsilcileri bu gibi festivallerde aktif rol almalı, sadece izleyen değil belirleyen konumda olmalıdır.
Kültür Yolu, ancak gerçekten bütün şehirleri kapsadığında anlamlı bir yolculuk olur. Aksi takdirde, harita üzerindeki bir çizgiden öteye gidemez.
Ve biz de bu yazımızda, her zaman olduğu gibi, sadece bir festivali değil; bir kentin görmezden gelinmişliğini, sessiz kalmış sesini ve sahip olduğu kültürel değeri hatırlatmaya çalıştık.
Yine bu makalemizde de insanımıza bazı mesajlar vermeye çalıştık. Umarız hedefini bulmuştur.
Hayatı, doğruları, Urfa’yı ve insanlığı yürekten seven herkese saygılarla…
Yorumlar
Kalan Karakter: