Göbeklitepe’ye en iyi ödül
23.Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali’nde “Göbeklitepe Sakinleri” adlı belgeselin Yönetmenliğini yapan Sedat Benek, ödül aldı.
Yayınlanma :
13.06.2022 13:42


Konuya ilişkin Urfa Haber’e açıklamda Bulunan Yönetmen Benek, şu ifadelerde bulundu; “23.Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali’nde Kültürel Miras ve Korumacılık Temalı Ulusal Belgesel Film Kategorisi’nde Suha Arın En İyi Belgesel Ödülü’nü yönetmenliğini yaptığım “Göbeklitepe Sakinleri” belgeselimiz kazandı!“Göbeklitepe Sakinleri” belgeselinin ortaya çıkmasında ciddi emekleri olan teknik ekibime ve özellikle de Yunus Emre ÇİÇEK’e teşekkür ederim. Ayrıca, sözlü tarih yöntemiyle belgeselimizi hiç üşenmeden sabırlı bir şekilde destekleyen,bu anlamda bilgi ve deneyimlerini anlatarak katkı sunan, Mahmut YILDIZ’a, Bakır KAÇAR’a, Veysi YILDIZ’a, Ayşe TEYZE’ye, Tarık YILDIZ’a ve Nuri BAHÇE’ye şükranlarımı sunarım. Son olarak belgesele maddi ve manevi destek veren Harran Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar Komisyonu (HÜBAK) Koordinatörlüğü adına Harran Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Mehmet Sabri ÇELİK’e ve ana sponsorumuz olan Gazi Medikal sahibi Sayın İbrahim TELKIRAN’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
23.Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali’ne “Ulusal Kültürel Miras ve Korumacılık Uzun Metraj”, “Uluslararası Uzun Metraj” ve “Uluslararası Kısa Metraj” belgesel film kategorilerinde Türkiye dahil toplam 104 ülkeden 1.400’ün üzerinde film başvuruda bulunmuştur. Belgesel filmimiz, “Ulusal Kültürel Miras ve Korumacılık” temalı Süha Arın En İyi Film Ödülü’nü aldığı için çok mutlu olduğumu ifade etmek isterim. Ödülün, Türkiye’de belgesel sinemanın duayen isimlerinden olan rahmetli Suha Arın’ın kardeşi tarafından verilmesi benim için ayrı bir mutluluk olduğunu belirtmek isterim.
Süha Arın, Türkiye’de belgesel sinemanın önemli isimlerinden birisidir. Belgesel sinemanın pek bilinmediği bir dönemde çektiği belgeseller hem belgesel türünün gelişmesine hem de belgesel türü üzerinden kültürel miras gibi önemli değerlerin topluma öğretilmesine de zemin hazırlamıştır. Suha Arın çektiği belgeselleri aracılığıyla, özelde Türkiye, genelde ise Anadolu’nun kültürel mirasını kayıt altına alarak, bu mirasın sadece görünürlüğüne ve tanınırlığına değil, aynı zamanda, onun daha sonra korunması, kollanması ve restorasyon faaliyetlerinin başlatılarak yenilenmesine de neden olmuştur. Bu bağlamda, Suha Arın, 1976 yılında “Safranbolu’da Zaman” belgeselini çekmesiyle bu güzide, güzel, küçük ve şirin şehrin kaderini de bir yerde değiştirmeye zemin oluşturduğunu söyleyebiliriz. İşte bu belgesel, Safranbolu’da geleneksel mimarinin tescillenmesi, restore edilmesi ve günümüze kadar gelmesinde önemli bir rol oynamıştır. Hatta ‘Safranbolu’nun, 1994 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmesine ve dolayısıyla kendine münhasır bir turizm şehrine dönüşmesine “Safranbolu’da Zaman” belgeseline ve dolayısıyla Suha Arın’a borçludur’ desek bu abartı olmaz. Nitekim Safranbolular da bunun farkında ve Safranbolu’daki güzel bir parka ve bu küçük şehrin meydanına Suha Arın’ın ismini vermişlerdir. Günümüzde de sinemanın böyle bir gücü var ancak bu doğru bir şekilde kullanılabilinirse…
“Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali”, 2000 yılından beri her yıl Safranbolu Belediyesi tarafından düzenlenen, özellikle Türkiye'nin kültürel mirasına sahip çıkmak amacıyla hazırlanan belgesellere yönelik uluslararası bir festivaldir. Kent kimliğinin oluşmasına ve gelişmesine ciddi anlamda katkı sunan festival, aynı zamanda, gerçek bir yerel yönetişim biçimini de ortaya koymaktadır. Safranbolu Belediyesi tarafından organize edilen ve Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından da desteklenen festival, Safranbolu Kaymakamlığı, Safranbolu Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Safranbolu Kültür ve Turizm Vakfı, fotoğraf ve sinema meslek kuruluşları gibi STK’lar tarafından da desteklenmektedir. Festivale entelektüel boyutuyla Karabük Üniversitesi Safranbolu Türker İnanoğlu İletişim Fakültesi tarafından da katkı sunulmaktadır. Bu anlamda sinemada deneyim sahibi genç akademisyen arkadaşlar Dr. Öğrt. Üyesi Bedirhan KARAKURLUK, Dr. Öğrt. Üyesi Musa AK ve Öğrt. Gör. Serdar SABUNCU entelektüel birikimleriyle, lisans ve yüksek lisans öğrencileri (Mert, Direnç Özgür, Oğuz, Melek, Asım, Sena, Asiye ve burada ismini hatırlayamadığım pırıl pırıl gençler) de önemli bir deneyim olarak görev almışlardır. Bu sebeple, bu değerli genç hocaları ve öğrencilerini samimi, yürekten olmaları ve misafirperverliklerinden dolayı kutlamak istiyorum.
Belirtmek gerekir ki 15 yıllık bir geçmişi olan Karabük Üniversitesi’ne bağlı 15 fakülte, 5 yüksekokul ve 9 meslek yüksek okulu faaliyette ve yerli ve yabancı olmak üzere 50.000 civarında öğrencisi bulunmaktadır. Söz konusu 4 fakülte, 1 yüksekokulu ve 1 de meslek yüksek okul Safranbolu’da bulunmaktadır. Safranbolu’da sanat-sinema, turizm ve mimarlık alanında temalı bir üniversite kurulması için çalışmalar yapılmaktadır.
Bu festival nedeniyle üzerimde ciddi emekleri olan hümanist ve değerli danışmanım Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR ile Harran Üniversitesi’nde eski mesai arkadaşım ve Karabük Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İzzet ACAR ile de bir araya gelme fırsatını bulduk. Birlikte “Göbeklitepe Sakinleri” belgeselimizi seyrettik, güzel bir söyleşisini gerçekleştirdikten sonra hasbihal ettik değerli hocalarımla. Ayrıca, ödül törenimize değerli eşi ile birlikte iştirak ederek ve sahnede ödül aldığımda onca yönetmenin bulunduğu salonda en güzel fotoğraflarımı da İzzet Hoca çektiği için ayrıca kendisine teşekkür etmek istiyorum.
“Bu kısa süre içerisinde Karabük Üniversitesi nasıl oldu da bu kadar hızlı büyüdü ve akademik yayın ve atıf açısından Dünyada ilk bine girebildi?” şeklindeki soruma, İzzet Hocamız: “çok basit!” diyerek, “liyakat sisteminin işlenmesi, başta Safranbolulu olmak üzere Karabüklü iş insanlarının genç iline sahip çıkmaları, yerel desteğin olması” şeklinde özetledi. Devam ederek “Rektörümüz uçmak istiyorum, uçmak için de kanatlara ihtiyacım var ve dünya görüşlerine bakmaksızın kanat olabilecek liyakatlı kimler varsa onları alıyor konumlandırıyorum ve böylece hep birlikte kanatlanıyoruz” diyor. Evet, yanlış duymadınız! 250 bin nüfuslu Karabük ilinden ve 15 yıllık Karabük Üniversitesi’nden bahsediyorum. Başta Karabük Üniversitesi Rektörlüğünü olmak üzere yerel yönetimler ve iş dünyası ile Anadoluluğunu kaybetmeden kendi doğası üzerinde modernleşen Safranbolu ve dolayısıyla Karabüklüleri kutluyorum. Yolunuz ve bahtınız açık olsun…
Kültürel Mirasını Sanatla Taçlandıran Şehir: Safranbolu
Pandemi sonrası Bahar 2022 dönemi ile başlayan yoğun akademia-sinema-spor etkinliklerinin (10 K maratonu, panel, konferans, kongre vb) son silsilesi olan “23. Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali nedeniyle 6 gündür (7-12 Haziran 2022) Safranbolu’dayım. Safranbolu, Batı Karadeniz Bölgesi’nin iç kısımlarında idari olarak 8 km mesafede Karabük’e bağlı bir ilçe, fonksiyonları itibariyle de orta ölçekli (nüfusu 50 bin civarında) bir şehir. Kültürel mirasıyla zengin ve de zengin olduğu kültürel mirasını koruyan, kollayan Anadolu’nun en gözde şehirlerinin başında gelir. Yani insanın tatil, akademik, ticari vb. gibi faaliyetler için dolaştığında “eh buraya kadar gelmişken, bir de şuraya uğrayayım” diyebileceği bir yer, bir şehir değildir. Özellikle planlı programlı gidilecek, hissedilerek çok temiz hava teneffüs edilebilecek doğasıyla uyumlu kültürel bir ortamda zaman geçirilebilecek bir şehir. Yani kendine münhasır bir şehir.
Safranbolu, yemyeşil ormanla kaplı engebeli ve dağlık bir coğrafyada vadi tabanı ile eğimli platoluk bir alanda kurulmuş ve son yıllarda dağlık bölgeye doğru neredeyse limitlerini zorlayarak alansal gelişim göstermiş kadim bir Anadolu şehri. Şehri dolaşırken fırsat buldukça şehrin etrafına bakıldığında ufuk çizgisinin altında estetik bir şekilde kademeli ve sıralı yükselen tepelik ve dağlık bir coğrafya girer kadrajınıza… Kadim, güzel, özellikli ve de estetik tüm şehirlerin özel coğrafyalarda kurulmuş olmaları bir tesadüf olmaması gerektirir. Çünkü kültürel mirasın doğal ortamla uyumlu olduğu yerlerde yaşayan insanlar daha mutludur diğer coğrafyalara nazaran…
İşte bu özelliklerinden dolayıdır ki Türkiye’nin UNESCO Dünya Miras Listesi’ne 1994 yılında ilk giren değerlerinden biridir Safranbolu. Antik dönemde kurulmuş ve özünü kadimlikten alan ama bugünkü kimliğini ağırlıklı 17. ve 18. yüzyıllarda kazanan Safranbolu’nun ismi dünyanın en pahalı baharatlarından olan ve ilaç, gıda, kozmetik gibi sektörlerde kıymeti olan safran bitkisinden almaktadır. Safranbolu’nun gözümden kaçmayan ilginç özelliklerden birisi de değişen koşullara göre özünü yitirmeden kendini yenileyerek geliştiren bir şehir olmasıdır.
Herkesin ilgisini haklı olarak çekmesini bilen Safranbolu’nun en dikkat çekici özelliği Geleneksel Safranbolu Evleri’nin zamana tökezlenerek ama yenilmeden sürdürülebilirliğini devam ederek günümüze kadar gelmesidir. Günümüzde çok özgün ve kendine münhasır 1000 civarında geleneksel evin olması, büyük oranda tahrip edilmeden ve yeni inşa edilen konutların da çok olmasa da eskiyi çağrıştıracak görünümde olmasının özetidir Safranbolu. Geleneksel Safranbolu Evleri, eskiden fonksiyonları farklı olan iki ayrı mekânda hayat bulmuştur: Birincisi “Şehir” diye bilinen ve kışlık olarak kullanılan bölüm, ikincisi ise “Bağlar” diye bilinen ve yazlık olarak kullanılan bölümdür.
Safranbolu’da dikkat çeken önemli bir özellik de doğal ortamla uyumlu ve doğanın bahşettiği güzelliklerden doğru bir şekilde yararlanmayı bilmişlerdir insanlar; evlerinin görüş açısını kapatmayacak ve güneş almasını engellemeyecek şekilde inşa etmişlerdir evlerini. Burada belirtmeden geçemeyeceğim bir noktaya daha açıklık getirmek istiyorum: Geçmiş dönemlerde insanlar birçok açıdan yaşadıkları doğayı gözlemlemişler ve deneyimlenmiş oldukları bilgileri kullanarak olası riskleri minimize etmek için yaşamsal dokuları inşa etmişlerdir. Günümüzde ise insanlar, tüm olanaklar olmasına rağmen adeta doğal ortama inat, doğa sanki doğal ortamın bir düşmanıymış gibi teknolojinin tüm imkanlarını da kullanarak doğayı tahrip etmekten tereddüt etmemektedirler. Yani bugün bakıldığında, eski yerleşmelerin kurulduğu yerlerden tutun da meskenlerde kullanılan malzeme ve önleyici ve koruyucu özelliklere kadar pek çok şey bilime uygun yapılıp inşa edilmişlerdir ama günümüzde yapılanlar ise maalesef öyle değil... Bu durum size de ilginç ve düşündürücü gelmiyor mu?
Peki nedir bu Geleneksel Safranbolu Evleri’ni özel ve özellikli kılan şey? Asırlara meydan okuyarak ayakta kalması değil elbette! Onu özgün kılan şey estetik bir sanat zevkini yansıtan mimarileri, tüm yapıya yayılmış incelikli ahşap işçilikleridir… Bazı evler restore edilerek veya korumaya alınarak müze olarak düzenlenmiş ve bu evlerde ahşap işlemeleri sadece duvarlara, kapılara, pencerelere değil tavanlara da işlenmiştir. Hatta bazı evlerde havuzlar bulunmaktadır. Bu havuzların bulunduğu odaya serin bir hava vermek ve yangınlara karşı tedbir almak amacıyla yerleştirildikleri, rehberler ve uzmanlarca ifade edilmektedir.
Sonuç olarak 23.Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali’nden dolayı Safranbolu’da geçirdiğim 6 günlük izlenimim şudur: Burada yerel yönetimden kaymakamlığa, üniversiteden STK’lara kadar herkes, belki çok örgütlü belki de her kurum veya organizasyon görevini liyakatiyle yaptığı için Türkiye’ye iyi bir “Yönetişim Biçiminin” olduğunun hakkını vererek, bunun da örnek alınması gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Dolayısıyla Başta Safranbolu Belediyesi adına Başkan Mimar Elif Köse’ye ve destek sunan tüm kurum ve kuruluşlara teşekkürlerimi sunar ve “İyi Yönetişim Biçimi”nin devam etmesini diliyorum. Başka bir etkinlik veya gezi yazımda buluşmak dileğiyle… Sevgi ve saygılarımla” dedi.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: