1923-1924 senelerinde büyük salgın halinde görüldü. Bu senelerde halkın mühim bir kısmı haftada birkaç gün mesaisini terk etmeye veya bulunduğu yerlerde günün birkaç saatini sıtma nöbetiyle geçirmeğe mahkum bir vaziyete düşmüş ve sıtmasız hemen hiç ev kalmadı.
1926 yılında başlatılan sıtma savaşının ilk dönemi 1944 yılına kadar devam etti.İkinci Dünya Savaşı sırasında sıtma vakaları artmaya başladı.
Yani bundan tam 96 yıl önce kurtuluş savaşımızdan sonra ,büyük cihan harbinden sonra kara kaderli ve büyük kudretli halkım bunları yaşadı. Ve o gün;
“vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
...
ben vatan hainiyim dedi büyük sürgünlerin sevdalısı Nazım.
Onların vatan haini, bizlerin ayrık otu kahramanı Nazım’ın dediğini şimdi ben diyorum;
2019’da ,Sözüm ona medeniyetin göbeğindeyken, Yılınızı Göbeklitepe yılı ilan etmişken ,Gündeme oturmuş dizi filmler çekilmek için Şanlıurfa’yı seçerek Ekonomi ve turiziminizi canlandırırken şehri her köşesinde envai çeşit haşerenin istilasına terk ettiğiniz için, bu çağda kırk derece sıcakta is yağmurları yağdıran eğer modernize edilmezse yere düşmüş imajımızın üstünde tepinecek fırınların bakımsızlığı için,üç beş farklı milletin gelmesi ile neredeyse çökecek noktaya gelen balıklıgöl için,ulaşım kriziniz için,Suriyeli istilanız ve yaşattığınız kaos için, Vasıfsız ve bakımsız otellerinizle bile insanları kazıklamaya çalışma çabanız için, hepsinden önemlisi bu çağda sivrisinek ,kelebek ,üvez Daha sayamadığımız çeşit çeşit haşerelerle İnsana dünyayı dar ettiğiniz için sizler vatan haini değilseniz ben vatan haniyim.
Yani anlayacağınız ;
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nâzım Hikmet (ler) vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.