Üzerine konuşmanın tat vermediği,ümitsizliğin katmerlendiği tadı tuzu kaçmış bir şehir bizimkisi...
Mesela bizim burada ki itibar dengesi... Türkiye ‘ye yön verir biçimde .İnanın cehaletiyle dünyada yer edinmiş bu medeniyetlerin beşiği karanlığa gömülü. Üstüne üslük çırpındıkça kendi karanlığını peşi sıra sürükleyenler iyiden iyiye su yüzeyine çıktı.
Dünya küreselleştikçe Afrikalaşan şehrimiz, kendisini güncellemeye çalışan üç beş kişinin iyi niyetini sömürmekten ileriye gidemeyen yamyamların eline düşmüş durumda.
Yüzyılın Trendi :İtibarsızlaştırmak . Mesleklerin itibarsızlaştığı , insanların itibarsızlaştığı,kurum ve kuruluşların itibarsızlaştığı,sivil toplum kuruluşların itibarsızlaştığı ,özel şirketlerin itibarsızlaştığı itibarsız bir Urfa hatta itibarsızlaşan bir Türkiye,itibarsızlaşan bir dünya,itibarsızlaşan bir çağ...
Ama bizler farkımızı konuşturmayı ihmal etmiyor ,mülk ve makam arasındaki farkı ayıramayan herkesi baş tacı ediyoruz. Ve bazıları bu farkımız sayesinde bir de “meslek “
edinir oldular.
Siz esnaf,terzi, resepsiyonist , “devlet memuru” , STK Başkanı ya da ilginç bir biçimde vasıfsız olabilirsiniz.Ancak bu mesleklerin hiçbiri sizi ne öğretmen ne doktor ne mühendis yapamadığı gibi gazeteci , bürokrat ya da siyasetçi de yapamaz,yapmamalı.
Ya da kardeşiniz,amca oğlunuz,teyzeniz veyahut “ kirveniz “
herhangi bir makamda halk adına halka hizmet götürüyor olabilir.Ama bu sizi o makamların efendisi ya da sahibi de yapamaz tıpkı o koltukta oturanların bizzat kendilerinin de “ efendi “
olmadığı gibi.
Bilir misiniz bilmem eskilerin bir sözü var; “Yarım hoca imandan yarım doktor candan eder .” diye.İşte bahsettiğim yamyamların her şeyi yarım . Siyasetleri , gazetecilikleri, memurlukları ,sivil toplum kuruluşları ,medyaları ,insanlıkları her şeyleri yarım ...İşte böyle böyle kocaman bir şehri de yarım bıraktınız.Üstelik artık tamamlanmayacak kadar yarım .
Genellikle ‘küçük ‘ insanların yaşadığı ‘küçük’ bir şehirde yaşıyoruz.Ve bu küçük şehirdeki her bir bireyin hafızası eminim çok kuvvetli.Herkes herkesin niyazievvelini çok iyi bilir. Bilmemezlikten gelmeyi ise daha da iyi bilir orası ayrı bir mevzu belki ileride üzerine konuşuruz. Şimdi birbirinizi bu kadar iyi bildiğinizden ve daha da önemlisi birbiriniz gibi olduğundan şu halimizden gocunmuyorsunuz.
O kadar kötü bir vaziyet içersindeyiz ki saygı duyulabilir,” akıl danışılabilir “ , dert anlatabilir ,usul erkan bilir tek bir Allah kulu bulamıyoruz çevrelerde.
Her olmaza Allah’ı şahit tutanlar ,Müslümanlık örtüsünü kendisine siper edenler bilmiyorlar ki bize bu dünyayı zindan ederken aslında inanmadıklarını iddia ettikleri kendi gerçek dünyalarını talan etmekteler.Ne gaflet Yarabbi !
Peki biz tarımın cennetinde yaşarken imara açılan tarım arazilerini ,turizmin başkentinde yaşarken fıstığımızı ,çömçe gelinimizi bile komşuya kaptırdığımızı , komşu ile aramızda koca bir çağ olduğunu,yağmurda sel basan koca koca ilçeleri , vazıfsız “ ileri gidenleri “, edebi ileri geri gelenleri ,değerlendirilememiş potansiyelleri ,aşiretleri ve aşiretlerin şımarık züppelerini ,arazi savaşlarını ,şehrin geçmişine sahip çıkamıyışlarını , ayak oyunlarını ve hatta yer yer taht kavgalarını , mülteci çıkmazını , hemşerimin ekmek kavgasını, çayın kilogramını, otobüsün 2,70 lirasını, stk’sını ,hak arayışları ve daha onlarcasını bu yamyamlar ile mi konuşacağız ?
Ne gaflet Yarabbi !