Yahudi milliyetçilerin, yani Siyonist görüşü savunanların asırlar sonra Batı Asya'da Akdeniz'in güneydoğu kıyısında ve Kızıldeniz'in kuzey kıyısında yer alan bölgede, 14 Mayıs 1948'de İsrail Devletinin kuruluşu ilan etti. İsrail bağımsızlığının ilan edilmesi ile Avrupa ve Müslüman ülkelerden çok sayıda Yahudi İsrail'e, birçok Arap da İsrail'den göç etti.
Filistin Merkezi İstatistik Kurumu'na göre, İsrail'in kurulduğu tarih olan 1948'den “Nekbe-Büyük Felaket” olarak tabir edilen günden bu yana Filistin içinde ve dışında yaklaşık 134 bin kişi öldürüldü, 1967'den bu yana ise yaklaşık 1 milyon kişinin gözaltına alınarak işkenceden geçildi.
Son olarak İsrail'in 7 Ekim 2023’de Hamas’a yönelik Gazze Şeridi’nde başlattığı saldırılar, daha sonra genişleyerek Lübnan, Ürdün, Suriye ve İran'ı da içine aldı. Siyonist İsrail, saldırılarında Hamas ve Hizbullah’ın üst düzey yöneticileri ve komutanlarının yanı sıra 16 bin 500’ü çocuk, 11 bini kadın olmak üzere 41 bin kişiyi öldürdü, 94 bin kişiyi ise yaraladı. Yüz binlerce kişi evinden yurdundan etti.
Siyonist İsrail, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere NATO ve batılı ülkelerden aldığı desteğin verdiği şımarık ile yayılmacı politikasını sürdürerek, her gün yeni bir savaş suçu işliyor. Sivillere yönelik saldırılar ve uygulamaları ile ne savaş hukukunu, ne de uluslararası sözleşme ve anlaşmaları dinleyerek, söz konusu suçları işlemeye devam ediyor.
Savaş suçu: Askerî veya sivil, kişi veya kişilerin, savaş kanunları ihlâli için uluslararası ceza hukuku çerçevesinde cezalandırılabileceği suçtur. Bunlar özellikle, sivil halkın öldürülmesi, kötü muameleye tabi tutulması veya zorla çalıştırılması, savaş esirlerinin öldürülmesi ya da kötü muameleye tabi tutulması, rehinelerin öldürülmesi, kamu ve özel kişilerin mallarının yağmalanması, gereksiz yere şehirlerin yakılıp yıkılması gibi eylemleri kapsamaktadır.
İsrail bunların tamamını yaptı, yapıyor, yapmaya da devam ediyor. Savaş suçlarının uluslararası insani hukuk alanında önemli bir yeri vardır ve bu alanda Nürnberg Uluslararası Askerî Ceza Mahkemesi gibi uluslararası mahkemeler düzenlenmiştir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından oluşturulan Eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Ruanda için Uluslararası Ceza Mahkemesi yakın tarihten örneklerdir.
Uluslararası Ceza Mahkemesi, 1 Temmuz 2002 tarihinden sonra işlenmiş savaş suçları davalarının görüşülmesi için Lahey'de kuruldu. Bazı ülkeler, özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Çin ve İsrail, mahkemeye karşı eleştirilerde bulunup, katılmayı reddetmişlerdir ve mahkemenin vatandaşları üzerinde yargılama yetkisine sahip olmasına izin vermemişlerdir. Lahey’e karşı olanlar bunu neden yaptıklarını bugün net olarak gösteriyorlar.
Peki İsrail'i kim durduracak.
İsrail'i kim yargılayacak.
Gazze Şeridi’nde yaşananlara bakıldığında Roma Statüsü’nün soykırım suçunu düzenleyen 6’ncı maddesindeki fiillerin gerçekleştirildiği açık bir şekilde görülmektedir. Ayrıca Gazze Şeridi’nde sivillere, her yaştan çocuklara, hastanelere yönelik saldırılar savaş suçudur. Tüm bunlar bir arada değerlendirildiğinde Gazze Şeridi’nde yaşananların Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisine girdiğini söyleyebiliriz.
Uluslararası Ceza Mahkemesi üyesi bazı ülkeler, Filistin topraklarında suç işleyen İsrailli yetkililer hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yargı yetkisine sahip olduğunu beyan etti.
İspanya, İrlanda, Kolombiya, Brezilya, Filistin, Güney Afrika, Bangladeş, Bolivya, Komorlar ve Cibuti, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında "Yakalama kararı" çıkarılması talebini değerlendirmişti. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin ilgili ön inceleme dairesine sunduğu yazılı beyanda, mahkemenin Roma Statüsü uyarınca Filistin topraklarında suç işleyen İsrailli yetkililer hakkında yargı yetkisine sahip olduğunu belirtti.
Bakalım göreceğiz. Dünya bu katliama göz yummaya devam mı edecek, yoksa sorumluları yargılayacak mı? Ama tarih Siyonist İsrail ve bu katliamlara sebep olanları yargılamaya devam edecek.