Uzun süredir Diyarbakır dışındaydım. Kente döner dönmez Büyükşehir Yasası ile merkez Bağlar İlçesine bağlanan Tavşantepe Köyüne gidip gözlem yaptım. Tavşantepe; Narin Güran’ın katledilmesiyle birlikte ülke gündemine yerleşen ve neredeyse tüm ülkenin bildiği bir köy haline geldi.
Öncelikle şunu belirteyim, köy ilginç bir köy, Diyarbakırlılar bunu çok iyi biliyor. Köy hakkında daha önce de birçok iddia gündeme gelmiş, ancak tümü sessiz sedasız kapanmış veya kapatılmıştı.
Şimdi ise durum çok farklı… 21 Ağustos’ta gülüşü ile hafızalara yer edinen 8 yaşındaki Narin Güran’ın katledilmesi ile daha önce sessiz sedasız kapatılan günahların bedeli olsa gerek, 445 nüfuslu Tavşantepe’yi tüm dünya tanıdı. Tavşantepe bugün günahlarının bedelini ödüyor.
Narin’nin katledilmesiyle ilgili düğüm henüz tam olarak çözülmedi. Her gün yeni bilgiler, yeni senaryolar üretiliyor.
‘Bilmem anne ile amcanın ilişkisi varmış’,
‘Yok, Amca ile yeğeninin ve de üçüncü bir kişinin ilişkisi varmış’,
‘Aslında sorun mal-mülk paylaşımı ile alakalı intikammış’,
‘Doğrusunu isterseniz, orada 90’lı yıllara ait faili meçhul cinayetlerle ilgili mezar veya toplu mezar varmış’,
‘Hatta cephanelik bulunmuş’,
‘Vallahi ailenin çocuğu madde bağımlısıymış ve köyde çok sayıda madde bağımlısı çocuk varmış’,
'Ailenin siyasi bağlantıları çok güçlüymüş.'
Bilgi kirliliği ve senaryolar uzadıkça uzuyor. Herkes kendine göre bir cinayet sebebi bulmuş. Amma velakin gerçek olan bir şey var o da 8 yaşındaki cıvıl cıvıl, neşeli mi neşeli Narin yok artık. O da Tavşantepe’nin günahlarından biri oldu. Şimdi tüm Tavşantepe bu bedeli nasıl ödeyeceğini düşünsün.
Artık katilin kim olduğunun da pek önemli yok. Önemli olan neredeyse bir köyün el birliğiyle 8 yaşındaki bir kız çocuğunu katletmesi ve katletmekle kalmayarak cesedine onlarca eziyeti reva görmesidir. Bunun bedelin karşılığı ne hukukta, nede şeri kanunlarda var.
Narin’in mezarı köyden yaklaşık bir kilometre kadar uzakta. İyi ki de uzakta. En azından Narin, Tavşantepe’de dönen dolapları görmüyor. Onun şimdi kocaman bir ailesi var. Milyonlarca annesi, milyonlarca babası, milyonlarca kardeşi, milyonlarca arkadaşı var. Hepsi ona geliyor. Mezarının başında onun için dua ediyor. Akranları ona oyuncak, yiyecek getiriyor, mezarına not bırakıyor.
Not bırakanlardan biri de muhtemelen il dışından gelen ve tahminime göre Narin ile aynı yaşta olan Melik Nisanur. Okurken nutkum tutuldu, boğazım düğüm düğüm oldu, gözlerim doldu. Üzerine taş bırakılan imzalı notta şu cümleler yer alıyor:
‘Narin seni seviyorum. Seni görmek istiyordum. Ama seni öldürdüler ve cennette görüşmek üzere.’
Başka söze gerek var mı?
Başka ne söylenebilinir ki?
İşte çocukların dünyası…
İşte onlara bıraktığımız kötülüklerle dolu dünya…
Bize ne deseler haklılar. Biz büyükler dünyayı kirlettik. Dünyayı yönetirken çocukların fikirlerini almadık. Daha fazla para kazanarak midemizi doldurduk. Tıksırıncaya kadar yedik, doymak bilmedik. Sürekli savaş çıkararak küçücük dünyalarını cehenneme çevirdik. Günahlarımızın bedelini elbet ödeyeceğiz. Tıpkı Tavşantepe’de olduğu gibi…
Bu arada Tavşantepe’de Narin'in arkadaşlarının durumu da iyi değil. Büyüklerin onca baskısı sonucunda, küçük bedenler psikolojik olarak çökmüş durumda. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı köyde 7 ila 13 yaşındaki 50 çocuğa sosyal çalışmacılar, psikologlar ve psikolojik danışmanlar tarafından destek veriyor.
Bir dipnot: CHP’li Burhanettin Bulut, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına bir soru önergesi vermiş.
Önergede; Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2008 ile 2016 yılları arasında Türkiye'de hakkında resmi olarak kayıp müracaatı yapılan 104 bin 531 çocuktan kaçının bulunup bulunmadığını ve 8 yılda kayıp çocuk sayısının neden açıklanmadığını sorarak, bunun açıklanmasını talep etmiş.
Sevgiyle kalın.