İNSAN VE ŞEHİR ( 2 )
TEBESSÜM İKRAMI
Daracık sokakların baş ucunda öksüzlüğün alfabesini bile öğrenememiş, yalnızlığın korkusunu teninde, hücrelerinde hissederek karalar bağlayan bir çocuğun yanına sokulur mu bir şehrin Belde-i Emin i..! Bir bardak suyun paylaşımında bulunur mu çocuğa ya da kendi samimiyetinden kopardığı bir tebessüm ikramının zahmetini çeker mi… merhameti
Şehrin dokusu kucağında büyüttüğü çocukların gülüşüyle kavileşir. Ve çocuk gülüşleri nice şehirlerin şenliklerine anlam katar. Ancak hüzün ve acıları ise o şehrin kasvetli ruhunu katmerleştirir. Kasvet dolu şehrin ruhu o şehri yönetenlerin boynunda vebaldir
Emin(!) beldelerin yöneticileri, zaman servetini hovardaca kullanmak yerine asli görevleri olan sokakların hizmetini ihmal ettikçe o şehrin hüsranı da bitimsiz olur. Bir şehirde çocuklar bir tebessüme hasret ise o şehirde huzurun inşası söz konusu olmaz, olamaz. İnşa dedik ya, inşaat dünyası akla gelmemeli. Hele şehrin imarını düşünmek yerine Toplumsal bir dirilişin imarını ihmal etmek hiç gelmemeli.
Bir şehri yönetmek o şehrin ruhunu inşa ve imar etmekten ibaret olmalıdır. Bilbordlara “….. KM asfalt yaptık” gibi beyanlar yazarak şehrin yöneticisinin duruşunu gösteren ruhsuz resimleriyle birlikte ilanlar koymak o şehrin/toplumun aklı ile alay etmektir…
Hadi bir geleneğin öncülüğünü yapalım.
Her doğan çocuğun adına bir fidan dikerek çocuklarımızla birlikte o fidanları büyütelim…
Fidanlarımız meyve versin…
Tebessüm kokulu fidanlar olsun…
Böylece büyüyen çocuklarımız meyve veren bir ağacın sahibi olduğunu düşünerek bir nebze tebessüm etsin…
Tebessümler şehirlerimize bereket getirsin, geleceğimize nefes olsun
Ne dersiniz..?
Selam ve dua ile