TÜSİAD, ‘Geleceğimiz için Eğitimi Birlikte Konuşmak’ etkinliği düzenledi. Etkinlik kapsamında ‘Yapay Zeka Çağına Doğru Herkes İçin Nitelikli Eğitim’, ‘İş Dünyası Gözünden Eğitimden Beklentiler’, ‘Değişen Dünyada Eğitim: Öğrenci Yetkinliği ve Öğretmenlerin Rolü’, ‘Eğitim ve Gelecek: İş Dünyasının ve Gençlerin İhtiyaçları’, ‘Cumhuriyet Tarihi Çerçevesinden Türkiye’de Eğitim ve Bilim, ‘Genç Beyinler: Eğitimden İstihdama Göç Dinamikleri’ ve ‘Kalkınmanın Kilit Taşı: Eğitim’ başlıklı oturumlar düzenlendi.Etkiliğin protokol konuşmalarını Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan yaptı. Eğitim, akademi ve iş dünyasından konuşmacıları katılımcılarla buluşturan etkinlikte Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Cem Boyner, TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Sosyal Kalkınma Yuvarlak Masası Başkanı Yılmaz Yılmaz, Sabancı Üniversitesi Emeritus Öğretim Üyesi ve Eğitim Reformu Girişimi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Alpar ve New York Üniversitesi (NYU) Kültür ve İnsan Gelişimi Fakültesi Uygulamalı Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selçuk Şirin konuşmacı olarak yer aldı.
"21. YÜZYILIN ÜLKEMİZ İÇİN BİR MAARİF ÇAĞI OLARAK TECELLİ EDECEĞİNE İÇTENLİKLE İNANIYORUZ"
Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin, “Bu konferansın başlığında geçen iki kelimeye vurgu yaparak konuşmama başlamak istiyorum. Bu iki kelimeden birincisi eğitim politikalarımızın amacına denk düşen bir muhtevaya, diğeri ise söz konusu politikaların oluşturulma sürecindeki temel yönelimlerimizden birine tekabül ediyor. Konferansın başlığı içinde geçen ‘geleceğimiz’ vurgusu eğitim politikalarımızın amacını özetlerken, ‘birlikte’ vurgusu da politika belirleme süreçlerindeki ana yönelimlerimizi ortaya koyuyor. Cumhuriyetimizin ikinci asrına tekabül eden 21'inci yüzyılın ülkemiz için bir maarif çağı olarak tecelli edeceğine içtenlikle inanıyoruz. Nitekim yakın bir zaman önce kamuoyuyla paylaştığımız ve Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ismini verdiğimiz yeni müfredat çalışmasını da bu inancın bir gereği ve somut bir ürünü olarak görüyoruz. Altını özenle çizmek isterim ki, bu eğitim öğretim yılı itibarıyla 1, 5 ve 9. sınıflarda kademeli olarak uygulamaya konulacak olan yeni müfredatımız öğretmen, öğrenci, akademisyen ve eğitim alanındaki diğer tüm paydaşlarımızın etkin katılımı ve aktörlüğünde şekillenen uzun soluklu bir hazırlık sürecinin sonucunda ortaya çıkmıştır” dedi.‘HAK VE GELİŞİM TEMELLİ BİR ÖĞRENME SÜRECİNİ YAPILANDIRMAYI HEDEFLİYOR’
Yeni müfredat hakkında bilgi veren Bakan Tekin, şunları ekledi:“Yeni müfredatımız, her şeyden önce kolektif bir emeğin ve kümülatif bir anlayışın ürünü olarak hem bugünümüze yanıt verebilecek hem de yarınların eğitim dünyasına dönük ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek zengin muhtevasıyla öne çıkmakta, esnek ve dinamik bir yapı taşıyor. İçerdiği bu esneklik ve dinamik yapısı dolayısıyla da, özellikle pedagojik açıdan tamamlanmış ya da bitmiş bir çalışma olarak değil, tam aksine ihtiyaç duyulan her aşamada yenilenebilecek, güncellenebilecek bir başlangıç çerçevesi olarak görülmelidir. Hiç kuşkusuz ki, bu çerçevenin ana odağında en yalın haliyle insan kavramı yer alıyor. Maarif modelimiz insanı ve onun özgür doğasını temel bir referans değer olarak benimsemekte ve sistemin tüm bileşenlerini bu perspektif eşliğinde ele alıyor. İnsanın kendini tanımasına ve keşfetmesine imkân tanıyarak bireylerin ilgi ve kabiliyetleri ölçüsünde esnek ve özgür öğrenme ortamlarının yaygınlaştırıldığı hak ve gelişim temelli bir öğrenme sürecini yapılandırmayı hedefliyor. Bunu yaparken de insanı; zihinsel, duygusal, bedensel, sosyal ve manevi gelişim yönleriyle bütüncül olarak ele almaktadır. Her bir bireyin ya da öğrencinin biricik olduğu gerçeğini unutmadan onun toplumsal yönlerini de geliştirmeyi gaye edinmektedir. Peki bu gayeye nasıl ulaşacağız? Bu soruya yeni müfredatımız bağlamında verilecek en kestirme yanıt şu olacaktır: Eğitim alanını öğrencilerin özgür düşünme yeteneklerinin gelişmesi için düzenleyerek. Evet, biz de öyle yaptık. Eğitimi, öğretmen-öğrenci arasındaki hiyerarşik bilgi aktarımının ötesine taşımaya, öğretmenlerimize daha geniş bir inisiyatif alanı bırakmaya ve öğrencilerimizi de öğretim sürecinin aktif bir öznesi olarak konumlandırmaya özen gösterdik. Dahası öğrenci tarafından yönlendirilen öğrenmeyi ön plana çıkardık. Onların gerek kendi yaşamlarıyla gerekse içinde yaşadığı toplumla ve küresel dünyayla ilişkisini çok yönlü olarak tahkim eden beceri temelli bir öğretim sürecine geçiş yaptık.”