WELE EZ BIMRIM XELK WE BEJE TU SEBBİ LE!
"Eğer ölürsem; eller diyecek ki; sebebi sensin yar!" diye feryat ediyor (1)dengbej. Her ne kadar Çanakkale de İngiliz kumandasındaki haçlı ordularına Türk kardeşleri ile birlikte göğüslerini siper eden Kürt Halkının türküleri bugün "O Ses Türkiye" ses yarışmasında yarışmacıların Kürtçe eser okumasına yasak konmuş; buna mokabil vatan için, bayrak için, millet için çarpışan Türk, Kürt askerimize kurşun sıkan İngilizin, Fransızın ve hatta dünyanın bütün dillerindeki şarkılara müsaade edildiği derin bir çelişki ve akıl almaz yok sayılan bir dil olsa da: Kısmen Karadeniz hariç, Türk Halk Müziğinin temelini Kürt Halk Müziğinin eşsiz nağmeleri oluşturur... Şan, şöhret, para için kendi dillerinde halk türkülerini, şarkılarını söyleme özürlü birçok sanatçının kaset ve albümlerinde söz ve müziklerine imza attıkları yalanı ile okudukları Türkülerin çoğunun müzikleri, Kürt Halk Müziği eserlerinden araklanmış bestelerdir! Günümüzün Türkiyesinde eser sahiplerinin haklarını korumakla yükümlü MESAM dahi, Kürt bestekar ve söz yazarlarının eserlerini koruma altına alma gereği duymadığı için, alabildiğine sömürülen bir lebi deryadır Kürt Halk müziği! Kürt Halk Müziğinden besteler alıp, kendi imzası ile okuyan sayısız sanatçıların son dönem ünlülerinden biriside: Kendisi aslen Kürt kökenli olan Berdan Efendidir mesela... Bu hayatta nefes aldığım sürece: Al bayrağı, milletimi, vatan toprağının her karışını sevmek için kimliğimi, dilimi inkar etmek zorunda olmadığımızı anlatmaya çalışacağım. Bir Kürt olarak seviyorum ülkemi, bayrağımı, milletimi ve öylede kalacağım. Neyse, her ne kadar Kürt dili ve halk müziği ile giriş yapmış olsam da: Konumuz çok daha derin... Hüzünleri, dramları içinde barındıran bölge ve memleket gençliğinin içinde bulundukları işsizlik, çaresizlik, uyuşturucu bağımlılığı, eğitimin yetersizliği, umutsuzluk halinin sebeplerini ele alacağım bugün. Her ne kadar "Başlık Parası!" gibi sevdaların katili bir geleneğin etkisi olsa da; bölge gençliğinin büyük oranı maalesef sevdikleri ile yuva karamamıştır... Ağalık sistemi, derin yoksulluklar, sınıf ayırımclılığı gibi birçok etmen; coğrafyanın sevda defterine hüzünlü ayrılıkların işlenmesine neden olmuştur. Başlık ve ekmek parası için gidilen gurbet ellerinde çekilen çileler; dinmek bilmeyen yar ve anne, baba, kardeş hasreti: Dünya üzerinde hiç bir halkta olmayan bir tür ezgi ve bu ezgileri kendi tarzları ile okuyan ses sanatçılarını yani dengbejleri ortaya çıkarmıştır. Sevdayı, ayrılığı, gurbeti, acıyı, sevinci olduğu gibi; doğayı, insan sevgisini, efsaneleri, kahramanları, memleket hasretini veya eşsiz güzelliklerini hiç bir uyağa, imla kuralına bağlı olmadan oldukça saf bir şekilde anlatan bu eserler yüz yıllar boyu kuşaktan kuşağa günümüze gelmiş fakat değişen şartlar, birbirini kovalayan asırlara rağmen coğrafyanın kaderi değişmemiş; dünyanın belkide en zengin toprakları üzerinde ülkenin en yoksul insanı olmanın çelişkisi devam etmektedir! Velhasıl coğrafya insanının alnına kader gibi yazılan oysa Liyakat yoksunu; vizyon fukarası, çıkarcı bazı siyasilerin yarattığı yokluk belası memleketimin sofrasına, tenine, umutlarına, aşklarına karabasan gibi çökmüştür. Ülkenin en genç nüfusunu üzerinde barındıran şehir de bu gençleri yarınlara kazandıracak iş, kaliteli eğitim ve ekonomik yatırım alanlarını yaratamayanların yarattığı ve son dönem istosizm belası ile zirve yapanların siyaset bataklığında debelenip duruyoruz. Gelin durumu size sevgili dostum Ahin Güneş'in Urfayı özetleyen ibretlik fıkrası ile anlatayım. Ortaya çıkması ile dünya yazılı tarihini 6.000 yıl geriye götürüp, dünyayı şaşkına çeviren Göbeklitepe; dünyaca bilinen simgeleri T şeklinde iki yapıdır bilirsiniz. Fıkra bu ya; on bin yıl önce Urfaya gelen o dönemin insanları Göbeklitepeyi inşa ederler. Uzunca bir süre bekleyen bu insanlar bakarlar ki; Urfalının Urfalı ya beslediği hesutizm, çekememez ve yöneticilerinin çapsızlığı ile başedemeyecekler: Göbeklitepenin üstünü kapatıp, çekip giderler... Ancak giderken ta bugünlere derin bir mesaj bırakmak için T biçiminde iki yapı bırakırlar. İşte o T biçimindeki yapıları üzerinden aslında verilen ana mesaj: Urfanın kurtuluşunın turizm ve tarım olduğudur. Sevgili Dostlar; her ne kadar aralarında ikinci hatta ikinci dönemlerini yaşayan İlçe belediye başkanlarımız var; hatırı sayılır bir süre il başkanlığı yapan BŞ Belediye Başkanımız gerçeği olsa da; yüz yılın tepesine merdiven dayayan bunca sorunu bugün BŞ Belediye ve ilçe belediye başkanlarına yüklemek büyük haksızlık olur. Ancak, görünen köy de klavuz istemiyor ve bas bas "Başta BŞ olmak üzere bazı ilçelerdeki bu belediyecilik anlayışından bir cacık olmaz" gerçeğini önümüze koyuyor! Ülkenin en zengin yeraltı yerüstü kaynaklarına ve dünyanın en bereketli toprakları ile turüztik eserlere sahip Şanlıurfa da bir yılını doldurmak üzere olan BŞ ve bazı İlçe yönetimlerinin bu alanlarda ortaya bir vizyon koydukları söylenebilir mi? Söylemeye çalışan olursa ağzını burnunu kırarım! Yeter la bizi kandırdığınız! Göbeklitepenin ortaya çıkmasından sonra; şehrine sayısız otel kazandırmak için çırpınan; şehrin tanıtımı için gecesini gündüzüne katan Gaziantep BŞ Belediye Başkanı Fatma Şahin ile ayını göğün altında nefes alan BŞ Belediye başkanımızın tanıtım bütçesine ayırdığı para sanırım BŞ Belediyesi siyasetinin arka bahçesine dönen Ankara Şurkav ile Mustafa Arısüt ve Cengiz Aksan ikilisi ile paydaş, ortaklarına ayrılan para kadar değildir iddiaları bile tek başına felaket habercidir... BŞ Belediye başkanlığı koltuğunu o şehrin padişahı olmakla karıştıran ve padişaha güzellemeler dizen Arısüt ile Cengiz Aksan gibilerle başarısızlığını örtme telaşına düşmüş bir siyaset anlayışı hakim memlekette. BŞ belediyesini eleştiren gazetecilere ülke tarihinde görülmemiş belediyeye giriş yasağı koymak; maaş ödendiği iddia edilen isimlerin fake sayfaları üzerinden gazetecilere ve eski yönetime hakaret yağdırmak gibi zavallı bir siyasetin bu şehre vereceği hiç bir şey olamaz. Birilerinin derhal Zeynel Abidin Beyazgül Beyefendiye "Sen bu şehirde BŞ Belediye başkanısın Cumhurbaşkanı veya padişah değil! Ve hiç bir kurum amiri senin emir Erin değil. Kimse senin önünde el pençe durmak zorunda değil, kendine gel!" demesi lazım. Şanlıurfa ya turistik otel inşa etmek isteyen iş adamının önüne garip engeller koymak da nedir? Gelir gelmez Nihat Çiftçi' nin altını oyan kadrolara ödül makamları veren; dik duran personeli emekliye zorlamak veya maaşında indirime giden siyaset anlayışının Nihat Çiftçi' nin haram tırnağında biriken tek bir hizmet getirmemiş olması bu şehrin talihsizliğidir. Başta Kaşmer Dağı Eteklerinin imara açılması olmak üzere; eski BŞ Belediye başkanı Nihat Çiftçi'den kalma projeleri kendine mal etme çırpınışı dışında ortaya konulmuş tek bir proje yoktur. Yollar rezil, eğitim yerlerde Göbeklitepe gibi altın yumurtlayacak esere ev sahipliği yapan Şanlıurfa turizmi: Vizyon yoksunu kadroların elinde heba olmaktadır. Viranşehir ve Ceylanpınar İlçe Milli eğitim müdürleri akıl almaz bir nepotizm operasyonu ile görevden alınmakta; şehirde hiç kimse çıkıp "Ey vekil; İki ilçenin bütün makamları senin yakının veya emir Erin insanların makamları olmak zorunda değil!" diyememektedir. İl Milli eğitime bir okul müdür yardımcısı; BŞ daire başkanlıklarına ve bazı ilçelerde bazı makamlara kanuna aykırı atamalar yapılmaktadır. Kendini dev aynasında görmeye başlayan Beyazgül'ün şehrin iradesinin temsilcileri milletvekillerinin telefonlarına dahi çıkmadığı iddialarının olduğu yerde umut adına neden bahsedebiliriz? Hizmet diye yutturulan 500 metrekarelik betonarme parkın maliyetinin 40 milyonu aştığı şehrin sanayisinde gıdım ilerleme olmamış; İsotizm berbat bir algı operasyonu dışında hizmet kanallarını tıkamıştır. İki milyonluk bir şehrin rahatsız olduğu mimar bir tek Zeynel Başkanı ve İsotizm akımının aktörlerin mutlu etmektedir. Sevgili Dostlar; ben susayım yada susmayayım: Urfa ve Urfalı kandırılıyor! Şehre gelen yerel yönetimlerden sorumlu başkan yardımcısı Mehmet Özhaseki şehrin ileri gelenleri ve Ak Partinin gerçek kadroları ile değil; İsotizmin izin verdiği kişiler ile istişare yapmak durumunda bırakılarak yine kandırılıyor! Esnaf ve çiftçi iflas noktasında, Belediyeler bataklıkta can çekişiyor; şehrin en önemli tanıtım yüzü Şanlıurfaspor hiç olmadığı kadar sahipsiz. Bu sene tahmin edilen mevsimlik işçi sayısı rekor düzeyde seyredecek hale geldi. Ve bizim gençlerimiz yokluğun pençesinde kavuşamadıkları sevdiklerine ağıtlar yakmakta; üniversite diplomalarını duvara asıp ekmek davasına gurbet ellerde temizlik işçisi onlarla çalışmaktadır hala... Tarım ve hayvancılık bitmiş; sağlık sektörü ağır hasta, sanayi ve eğitim kefenlerini giyinmiş defneldilmeyi beklemektedir. Demem o ki; 25 yıllık evli yaş itibari ile belki artık benim türküm değil bu ama başlıkta söylenen "Eğer ben ölürsem eller derki sebebi sensin!" vurgusunu günümüzdeki sebebi bu zavallı yerel siyaset anlayışı ile İsotizmin ta kendisidir. Ak Partinin gerçek sahip ve kadroları, şehrin ileri gelenleri vede dinamikleri bu gidişata karşı şehri yeniden aydınlık yarınlar rotasına koyacak bir birleşme içinde ayağa kalkmalıdır. Cesaret, tıpkı gülmek gibi bulaşıcıdır dostlar ve ben cesaretin ağır sancıları ile kahkalar atmaktayım bugünlerde! Gelin hepinize bulaştıracak kadar hastayım. Memleket için...