Urfa’da Doğru Kaybettirir, Tezgahlanmış Yalanlar Kazandırır

Yayınlanma: 04.05.2025 14:42 Güncelleme: 04.05.2025 14:42

Şanlıurfa’da gerçeği söyleyenler niye dışlanır, yalakalık yapanlar nasıl baş tacı edilir? Bu yazı, geçmişten bugüne çarpıcı bir zihniyet eleştirisi sunuyor.

Şanlıurfa’da gerçeği söyleyenler neden dışlanır, yalakalık yapanlar nasıl baş tacı edilir? Bu yazı, geçmişten bugüne uzanan çarpıcı bir zihniyet eleştirisi sunuyor. Değerli okuyucularım,
Başlığa konu olan yazımızın detaylarına geçmeden önce, büyük yazar Dostoyevski'nin muhteşem bir sözüyle başlamak istiyorum. Bu söz, sadece bireyin psikolojisini değil, aynı zamanda toplumların tercihlerini ve değer yargılarını da derinlemesine sorgulayan bir tespittir: “İnsan, kendisini kandıranları, ona gerçeği söyleyenlerden daha çok sever.”
— Dostoyevski Aslında bir yerde bu sözü Şanlıurfa’ya uyarladığımızda görüyoruz ki, bu cümle yalnızca bireysel bir zayıflığı değil, bir şehrin siyasal yapısındaki kronikleşmiş tercihi de gözler önüne seriyor.
Şanlıurfa'nın siyaseti yıllardır bu cümlenin ifade ettiği gibi şekilleniyor:
Gerçeği söyleyenler dışlanıyor, tezgâh kurup satanlar ise baş tacı ediliyor.
Ve her ne hikmetse, her devirde, her zaman, Şanlıurfa’nın siyasetinde, ticaretinde, günlük yaşamında, hayatın her noktasında kendi istikbalini, kendi menfaatini bu şehrin önüne koyarak tezgâh kurup satanlar, her dönemde baş tacı ediliyor. Bu şehirde dürüst bir söz, bazen en büyük suç.
Bir proje hazırlamak, bir ilke savunmak, hatta bir gerçeği dile getirmek; çoğu zaman seni yalnız bırakır.
Çünkü burada siyaset, duruştan çok dönüşle ilgilenir.
Dünün muhalifi bugünün protokoldeki adamıdır; düne “hain” diyen, bugün onunla aynı karede gülümser.
Yeter ki güç kimdeyse, yön oraya olsun. Gerçek anlamda Urfa için taş üstüne taş koymak isteyenler hep itildi.
Proje hazırlayanlar değil, pohpohlayanlar alkışlandı.
Çözüm sunanlar değil, şakşak yapanlar makamlara taşındı.
Omurgalı duranlar dışlandı; eğilenler, kıvrılanlar ise ödüllendirildi. Bu şehirde dürüstlük duvara çarpar.
Yalakalık ise yol olur, köprü olur, unvan olur.
Ve halk, yine de her seferinde kandıranlara inanır.
Çünkü insan, acı gerçeği söyleyeni değil, kulağına hoş gelen yalanı fısıldayanı sever. Başta günümüz seçilmişlerinin, atanmışlarının ve üst yöneticilerinin neredeyse tamamı bu ahlak yapısına sahip değil mi? “Bizi bizden alan da, bizi derde salan da, tezgâh kurup satan da hep bizdendi.” Ne kadar tanıdık bir his değil mi?
İhanet hep içeriden geldi.
Dış güçlere, yabancılara, başkalarına suç atmaya gerek yoktu; bizi bizden olanlar, yani içimizdeki ve kendi iç dünyasında Nemrudi; Nemrut’un duruşunu, Nemrudi bir yaşam şeklini ve Nemrudi bir siyasi anlayışı benimseyenler yaktı. Bir Çağrı ve Bir Uyarı:
 Artık bu kentin kendisini, kandıranlara değil, uyandıranlara kulak vermesi gerekiyor.
Bu şehirde yalakalıkla yürüyen değil, omurgasıyla ayakta duran, gerçekleri dile getiren, şehrin ortak çıkarlarını kendi çıkarından daha fazla düşünen çabalayan insanlar desteklenmeli.
Eğer bu şehir, kendi içindeki dürüstleri bu şekilde yutmaya devam ederse, geleceğini de kendi eliyle karartır. 
Şimdi herkesin kendine sorması gereken bir soru var:
"Sen sustukça, ben sustukça, biz sustukça kim kazanıyor?" Ve Son Söz:
 Urfalılar, Hazreti İbrahim’in ateşe atıldığı günden beridir aynı yanlışı yapıyor. Yapmaya da devam ediyor...
O gün, Nemrut’un zalimliğine karşı ses çıkarması gerekenler, yalakalıkları için sessiz kaldılar.
Ve bugün biz, İbrahim ateşe atılırken susmuş o günkü toplumun aradan geçen binlerce yıl sonrasındaki torunlarından bu gün, İbrahim’in o günkü dirayetini, o hakikate bağlı duruşunu bekliyoruz.
Ve şimdi sizlere sormak istiyorum:
Bizler fazla mı iyimseriz?
Yoksa sadece uyku rolü yapıp da uyanmak istemeyenlerden miyiz? Evet, şimdi bu yazımda da sizlere yine önemli bulduğum yukarıdaki mesajları vermeye çalıştım. Umarım mesaj alınmıştır. 
Hayatı, doğruları, Urfa’yı ve insanlığı yürekten seven herkese saygıyla.   NOT:  Dün kaybettiğimiz siyasetçi güzel insan Sırrı Süreyya Önder'in vefatını derin üzüntü ile duydum. "Düşüncenin direnişe dönüştüğü yerde bir isimdi Sırrı Süreyya Önder. Mizahı direnişe, siyaseti şiire dönüştüren bu zihin artık sessiz. Ardında kalan boşluk sadece politik değil, insanlığa dair. Yüreği büyük adamlara selam olsun. Işıklar içerisinde uyu, Sırrı abi..."  

Devamını Okumak İçin Tıklayınız
#urfa #Tezgâh #nemrut