Özbingöl kadınlar için, Karadeniz'e konuştu

Yayınlanma: 08.03.2020 09:51 Güncelleme: 08.03.2020 09:51

Urfa Haber köşe yazarı Necdet Karadeniz, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Şanlıurfa Barosu Avukatlarından Sevda Çelik Özbingöl ile keyfli bir röportaj gerçekleştirdi.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Şanlıurfa Barosu Avukatlarından Sevda Çelik Özbingöl ile bir aradayız. Kadın politikaları, kadın cinayetleri, töre ve kumalık gibi önemli konular üzerine sohbet etme şansı yakaladık. İşte o sohbet; *Türkiye’de Kadın Meselesi Gerçek Manada Basında Yer Bulamıyor… NECDET KARADENİZ: Şanlıurfa Barosu avukatlarından Sevda Özbingöl ile 8 Mart üzerine konuşmak için beraberiz. Sayın Özbingöl, Türkiye’nin ve elbette Şanlıurfa’nın kanayan yarası kadına şiddet hakkında, kadına yönelik şiddetle mücadelede neler yapılması gerekir bu konudaki fikirlerinizi merak ediyoruz, biraz bahseder misiniz? SEVDA ÇELİK ÖZBİNGÖL: Duyarlılığınızdan dolayı teşekkür etmek gerek aslında. Çünkü kadın meselesi basında yeterince yer bulamıyor ne yazık ki. Ne zaman bir kadın öldürülüyor ne zaman bir kadın tabir-i caizse bir vahşete kurban gidiyor işte basın o vakit mahkeme salonlarını, yaşanan trajediyi birkaç dakikalığına da olsa lanetliyor ve sonrasında her şey siliniyor. Kadına yönelik şiddeti toplumsal anlamda devlet politikalarından, toplum kültüründen bağımsız düşünmemiz mümkün değil. Kadına şiddet şehrimizde de kanamaya devam eden bir yara. Aslına bakarsanız biz meseleyi sahiplenemiyoruz. Kadınlar sahiplenemiyor, erkekler sahiplenemiyor, toplum sahiplenemiyor. Örneğin mevsimlik tarım işçilerin çoğunluğunu kadınlarımızın oluşturması, kadınlarımızın yaşadığı yoksunluk ve yoksulluk tarım politikalardan ayrık düşünülemez. Kadının iş hayatındaki sorunlarını ülkemizin ekonomik politikalarından, kadınların eğitim sorunlarını ülkemizin eğitim politikalarından ve kadına yönelik şiddetin de ülkemizdeki yaygınlaşan şiddet politikalarından bağımsız düşünemeyiz. *Cezaevinde Bile Erkek- Kadın Ayrımı Var! SEVDA ÇELİK ÖZBİNGÖL: Dün Urfa Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak cezaevindeki kadın mahkûmları ziyaret ettik, gördük ki evet kadın yoksul ama kadın mahkûm daha yoksul, daha çaresiz. Erkek mahkûmlara sahip çıkılırken kadınlara aileleri tarafından bile sırt dönülüyor. Ve kadınlar hangi toplumsal sorunlarımızdan bahsedersek hep en dezavantajlı gurubu oluşturmaktadırlar. Tüm bunlar toplanıldığında anlıyoruz ki kadın sorununu çözemezsek hiçbir sorunumuzu çözemeyeceğiz. Kadınların politik, sosyolojik, kültürel, ekonomik vb. noktalarda nerede durduğu ülkelerin en net gelişmişlik düzeyi göstergesidir. Kadınları özgürleşmemiş toplumlar ileri toplumlar değillerdir. Kadın meselesi bu sebeple politiktir. Gelişmişlik düzeyimizi yükseltmek, kadınlarımız noktasındaki karanlığımızın aydınlanması için siyasi iradenin, sosyal politika üretmekle görevli olan kurumların, sivil toplum kuruluşlarının herkesin hepimizin merkezinde kadın ve kadın sorunu olması gerekir.  Kadının görünür olmasına, kadının temsil gücüne büyük önem vermemiz ve kadına yaşamın her alanında yaygınlaşan cinsiyetçi tutumlara karşı durmamız gerekiyor. Şehirlerimizin kadınlar için güvenli ve yaşanılır şehirler olmasını istiyoruz. Kapalı kapılar arkasında yaşamların sürdüğü bir şehirde var olmaya çalışıyor kadınlar ve sokakları güvenli olmadığı için kapatıldıkları evlerinde kadınlar en yakınları olan erkekler tarafından mağdur ediliyor, şiddete maruz kalıyor ve katlediliyor. Tarafımıza ulaşan rakamlarla kadın mağduriyetleri dehşet verici… Üstelik bunlar resmi mercilere, baroya yansıyanlar bir de gizli kapaklı olanlar, üstü kapatılanları düşünecek olursak bize yansıtılanlar buzdağının sadece görünen kısmı ve kadın mağduriyetlerine dair gerçek verilere ulaşmak da konunun üstü kapatılmak istendiği için de çok zor. Bu sebeple sorun düşündüğümüzden daha vahim ve daha öncelikli… O yüzden kadın sorunun özgün ele alınması ve aileye eklemlenen bir sorun olmaktan çıkarılması gerekiyor. Kadının karar mekanizmalarında, eğitimde işyerlerinde, hayatın her alanında eşit bireyler olmasının sağlanması için politikalar üretilmesi gerekmektedir. Kadını koruyan ve taraf olduğumuz CEDAW ve İstanbul Sözleşmeleri etkin bir şekilde uygulanmalı ve cinsiyetçi söylemlerin aksine toplumun diğer kesimleri de doğru bilgilendirilmelidir. Mağduriyetler çok büyük ve bu temelde toplum olarak hepimizin de sorumluluklarımız çok fazla.. * Bize Yansıtılanlar Buzdağının Görünen Kısmı Aslında! NECDET KARADENİZ: Teşekkür ederim. Peki, berdel ve kumalık hakkında ne düşünüyorsunuz? SEVDA ÇELİK ÖZBİNGÖL: Erkek egemen ortamın, ataerkil zihniyetin icat ettiği ve kadını araç olarak kullandığı sistemler bunlar. İlkel sistemlerin başlıcası ve ne yazık ki yoğunlukla bölgemiz gerçeği berdel ve kumalık kadın mağduriyetlerinin en önemli iki kolu aslında. Berdel bence dönemsel olarak azalma eğilimi gösteriyor olsa da kumalığın artış eğiliminde olduğunu gözlemliyorum. Kumalık, berdel kadını her açıdan zedeleyen, aşağılayan hatta yok sayan kabul edilemez bir durum. Biz yine toplum olarak ortak akılla hareket ederek bu sorunun da üstesinden gelebileceğimizi düşünüyorum. NECDET KARADENİZ: Suriyeli genç kızlara nüfus sahibi insanlar tarafından özellikle Harran – Akçakale taraflarında kumalığa evet derse kadınları sahte öğretmen, sahte hemşirelik teklif ederek metres hayatı yaşamak istiyorlar.  Biz bunu emniyet müdürlüğümüz, milli eğitim müdürlüğümüz gibi çeşitli kurumlarla paylaştık. Şu an için kurumların elinden de pek bir şey gelmemekte. Bu durumda neler yapabiliriz? SEVDA ÇELİK ÖZBİNGÖL: Mülteci kamplarında, çadır kentlerde kadın noktasında ciddi boyutlarda sıkıntılar yaşanıyor, bu sıkıntılar kısmen basına da yansıdı. Vaka sayısı yansıyanlardan çok fazla ki tek bir vaka dahi yaşansa çözüme kavuşturmak, aynı acıların bir daha yaşanmaması için elimizden geleni yapmamız gerekiyor. Mültecilerimiz bizim konuklarımız, gitmeleri ya da kalmaları mı gerekiyor, gelmeleri doğru muydu bunlar konunun çok farklı boyutları. Ülkelerine güvenli şekilde dönmeleri sürecine kadar insani olarak yaşamaları için onları desteklememiz  ve özellikle dezavantajlı olan kadın ve çocuklara karşı işlenen suçlara da müsamaha edilmemesi gerekiyor. NECDET KARADENİZ: Siz kadınlar en çok sizlerin olması gerekirken siyasette neden yoksunuz? Neden yeterince görünmüyorsunuz? İdeolojiden, herhangi amaç veya sonuçtan bağımsız ve siyasi arenanın dışında tamamen kadının siyasetteki yansıması üzerinde düşününce HDP dışında kadınlara siyaset sahnesinde rol vermekten öte kadını başrollerde tutmaya çalışan başka bir parti göremiyorum. Ak Parti ‘de durum böyle, Atatürk ilkelerin peşinen gittiğini iddia eden CHP’de de aynı şekilde ilerliyor süreç. Ya da diğer partilerin kadına ne kadar yer ve değer verdiği alenen ortada, siz neler demek istersiniz? * Siyaset Sahnesine Mutlaka Kadın Eli Değmeli, Eril Siyasi Zihniyetin Değişmesini Ümit Ediyorum… SEVDA ÇELİK ÖZBİNGÖL: Toplumun yarısının oluşturan kadınların katılmadığı bir demokrasi gerçek bir demokrasi değildir.  Siyaset sahnesine mutlaka kadın eli, kadın bakışı değmeli.  Kadının yönettiği, idare ve iradesinde söz sahibi olduğu ülkelerdeki yönetimlere dönüp bir bakın. Yeniliği, adaleti, üretimi ve başarıyı göreceksiniz. Kadının yaşamın her alanında olduğu gibi siyaset alanında da desteklenmesi ve cesaretlendirilmesi ve cinsiyetçi eril zihniyetin aksine ayrım gözetmeksizin tüm siyasi partilerde kadınların önü açılmalı iken bunun aksine siyaset alanında kadın kazanımları gittikçe azalmakta ve azaltılmakta. Siyaset alanında kadına tahammül edilmediğini cinsiyetçi eril bir tutumla siyaset yapılmaya devam edildiğini hep birlikte görüyoruz. Erkek siyasetçilerin cinsiyetçi söylemleri de bunu açıkça göstermektedir. Hangi parti olursa olsun kadınlar adına var olan kazanımlar tüm kadınların kazanımlarıdır. Şehrimizin tüm sivil toplum örgütlerinin kadın komisyonları ve bir çok kadın derneğinden oluşan Şanlıurfa İl Kadın Platformu olarak da bütün sivil toplum kuruluşlarıyla da kadının sosyal ve siyasal alanda desteklenmesi için de çalışmalar yürütüyoruz. Toplumsal olarak bütün parçalarımızla birlik sağlayarak hareket etmeliyiz. Kadın temsiliyetine ve kadın sorunlarının çözümüne merkezi politikalarda yer verilmelidir ancak bu şekilde çözüme ulaşabiliriz. Kadın siyasetçi sayısının tüm partilerde arttırılmasının çalışmasını toplum olarak yürütmeliyiz. Erkekler eliyle yürütülen cinsiyetçi eril siyasi söylemlerin aksine kadın siyasetçiler/adaylar da kadın profilinin kendileri üzerinden şekillendiğini, kendileri aracılığıyla tezahür ettiğinin bilincinde olmaları gerekir. Eril bakış açısından ziyade mağduriyetleri, kadın problemlerini, kangren haline gelmiş kronik sorunları kadının bakışı ile ele almaları gerekir. Şehrimizde de ülkemizde de kadın siyasetçi sayısı az da olsa kadın temsiliyetinin ve kadın eliyle yürütülen siyasetin üretimlerini ve kazanımlarının tüm kadınlar tarafından sahiplenilmesi gerektiğini düşünüyorum. Basın mensuplarının, sivil toplum kuruluşları da kadın adayları, liyakat sahibi, donanımlı kadınlarımızı desteklemeli, onlarla birlikte yol almalı. Eril siyasi zihniyetin değişeceğini umuyor ve kadın siyaset sahnesinde şimdilik çok az yer alıyor demek istiyorum. Herhangi bir alanda yükselen kadın başka bir kadının da güçlenmesine vesiledir. Kaçırılmaması gereken en önemli detay ise az önce de bahsettiğim gibi kadının kendisinin potansiyelinin fakında olmalı, eril zihniyetten ziyade kadın yaklaşımını gözetmelidir. NECDET KARADENİZ: Merak ettiğimiz ve bizi doğruca size getiren bir slogan oldu: Hükümet Gibi Kadın… Bu sloganı bir konuşma sırasında kadınların sizin için yüksek sesle belirtiklerini fark edince iyice meraklandık doğrusu. Bu kadar sevilmenin ve benimsenmenin sırrı nedir? *Ruha Dişi Bir Kelimedir… SEVDA ÇELİK ÖZBİNGÖL: Teşekkür ederim. Aslında kadınlar için mücadele veren biriyseniz ve kadınlar sizi gerçekten destekliyorsa naçizane doğru yoldasınız demektir. Anlatılanlar beni ancak mutlu eder ve bu yoldaki motivasyonumuzu yükseltir. Yaşamım boyunca kadının mücadelesine ve birbirimizi destekledikçe yükselerek büyüyeceğimize inandım, hep de buna inanacağım. Israrla sonuna kadar, dayanışarak, birbirimizden güç olarak hak ettiğimizi alacağız. Sevda Çelik Özbingöl dendiğinde tek bir kadınının dahi kendini yalnız hissetmemesi benim isteyebileceğim en büyük mutluluk. Ben bir anneyim, ben bir kadınım, ben bir eşim, ben bir evladım, ben bir avukatım ve en önemlisi ben bir bireyim. Ve her halükarda kadınlarımızla birlikteyim, birim. Toparlamak gerekirse; Kadim Ruha barış ve kardeşliğin ve en önemlisi de kadınların şehridir. Ruha bu nedenle kelime olarak da dişi bir kelime. Coğrafyamızdaki gözyaşının, kanın silinmesi, kadının hak ettiği yerde olması ve artık bu çağda cehaleti değil güzellikleri konuşmamız gerektiğine ve bunun da kadınlar eliyle olacağına inanıyorum. Çıkış noktası aslında büyük bir acı olan 8 Mart artık bütün kadınlar için özgür, eşit, barışçıl ve adaletli bir yaşam mücadelesinin sembolüdür… Tüm kadınlara sesleniyorum, hiçbirimiz yalnız değiliz… Kadınlar birlikte güçlü ve artık bir kişi bile eksilmeyeceğiz. Sizin aracılığınızla tüm kadınların 8 Mart’ını kutluyorum… NECDET KARADENİZ: Teşekkür Ederim. SEVDA ÇELİK ÖZBİNGÖL: Ben teşekkür ederim.  

Devamını Okumak İçin Tıklayınız