GÜVENLİK KORUCULARI NE OLACAK?
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 23 Ekim 2024’de yaptığı çağrıyla başlayan ve ‘Kürt Sorununun Çözümü Süreci’ne dönüşeceği umulan gelişmelerin seyri, PKK’nın kendisini feshetmesiyle yeni bir aşamaya girdi.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 23 Ekim 2024’de yaptığı çağrıyla başlayan ve ‘Kürt Sorununun Çözümü Süreci’ne dönüşeceği umulan gelişmelerin seyri, PKK’nın kendisini feshetmesiyle yeni bir aşamaya girdi. PKK, Abdullah Öcalan’ın çağrısı ile 5-7 Mayıs 2025’de gerçekleştirdiği kongreden 5 gün sonra yaptığı açıklamayla silahlı faaliyetlerine ve örgütsel yapısına son verdiğini açıkladı. Şimdi herkes sürecin nasıl ilerleyeceğini merak ediyor ve önceki süreçlere göre daha temkinli yaklaşıyor. Sürecin başlamasıyla birlikte birçok konu gündeme getiriliyor, tartışılıyor. Bunlardan biri de PKK ile mücadele için oluşturulan Güvenlik Koruculuğu sistemi. Türkiye’de 1980’li yılların ortasında terörle mücadele kapsamında hayata geçirilen Güvenlik Koruculuğu sistemi, zaman içinde birçok toplumsal, ekonomik ve güvenlik tartışmasının merkezinde yer aldı. İlk olarak ‘Geçici Köy Koruculuğu’ adıyla 1985 yılında kurulan bu sistem, bugün ‘Güvenlik Koruculuğu’ adıyla varlığını sürdürüyor. Ancak bu uygulamanın tarihsel kökleri çok daha eskiye dayanıyor. OSMANLI DÖNEMİNDE HAMİDİYE ALAYLARI Osmanlı İmparatorluğu döneminde, özellikle II. Abdülhamid zamanında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki aşiretleri devletin denetimine almak amacıyla kurulan Hamidiye Alayları, bugünkü koruculuk sisteminin tarihsel modeli olarak gösterilebilir. 1891’de kurulan bu alaylar, devletin Kürt aşiretlerine silah ve üniforma vererek Ermeni isyanlarına ve Rus tehdidine karşı kullanmayı hedeflediği yarı-resmi askeri birliklerdi. Hamidiye Alayları zamanla bazı aşiretlerin güçlenmesine, devlet otoritesinden bağımsız hareket etmelerine ve bölgede sivil halk üzerinde baskı kurmalarına neden oldu. Bugünkü koruculuk sisteminde zaman zaman yaşanan benzer sorunlar, bu iki yapının karşılaştırılmasına sıkça neden olmaktadır. 1985 YILINDA KURULDU: 70 BİN KORUCU VAR 1984’te PKK’nın silahlı eylemlere başlamasının ardından bölgede köylerin korunması amacıyla 1985 yılında Geçici Köy Koruculuğu sistemi kuruldu. Amaç, güvenlik güçlerinin ulaşmakta zorlandığı kırsal alanlarda devlet yanlısı silahlı unsurlar oluşturarak PKK’nın etkisini kırmaktı. Zamanla bu sistem kalıcı hâle geldi ve ‘gönüllü’ ya da ‘geçici’ ibareleri kalkarak sadece ‘Güvenlik Koruculuğu’ adı benimsendi. 2024 yılı itibariyle Türkiye’de yaklaşık 50 bin civarında aktif güvenlik korucusu bulunmaktadır. Buna ek olarak 20 bine yakın ‘yedek’ korucu da sistemde yer almakta. Korucular asgari ücretin üzerinde maaş almakta ve silah, mühimmat, gıda ve lojistik destekle birlikte düşünüldüğünde bu sistemin yıllık maliyetinin 10 milyar TL’nin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. SİSTEMİN SUİSTİMALİ Koruculuk sistemi bazı aşiretler için yalnızca güvenlik değil aynı zamanda ekonomik ve politik bir güç aracına dönüşmüştür. Özellikle 1990’larda birçok insan hakları raporunda bazı korucuların kaçakçılık, adam öldürme, gasp, orman talanı ve uyuşturucu ticareti gibi suçlara karıştığı belgelenmiştir. Resmî olmayan verilere göre korucuların karıştığı suç dosyalarının sayısı binlerle ifade edilmektedir. Devletin verdiği silahların yer yer kontrolsüz kullanıldığı, kan davalarının korucu kimliği arkasına saklanarak sürdürüldüğü olaylar da kayda geçmiştir. SİVİL HAYATA DÖNMELERİ MÜMKÜN MÜ? PKK’nın silah bırakması ya da etkisinin büyük ölçüde sona ermesi hâlinde Güvenlik Koruculuğu sisteminin varlık nedeni de büyük ölçüde ortadan kalkacaktır. Ancak bu durumda ortaya ciddi bir sosyal sorun çıkması muhtemeldir. Yıllarca yalnızca silah taşımış, üretimden kopmuş ve devlet desteğine bağımlı hâle gelmiş on binlerce insanın akıbeti ne olacaktır? Bu insanların yeniden tarım, hayvancılık veya kooperatifçilik gibi üretim süreçlerine entegre edilmesi mümkün ama ciddi bir devlet planlaması gerektirir. 2000’li yılların başında kısa süreli olarak yürütülen ‘meslek edindirme kursları’ yetersiz kalmıştı. Oysa şu an ihtiyaç duyulan, bölgeye uygun tarım ve hayvancılık projeleri, kooperatif destekleri, mikro kredi sistemleri ve psikososyal rehabilitasyon içeren kapsamlı bir dönüşüm planıdır. Sonuç olarak, Güvenlik Koruculuğu, bir dönemin güvenlik ihtiyacına cevap vermiş olabilir ancak artık bu yapının geleceği ciddi biçimde tartışılmalı. Hem hukuki hem de ekonomik açıdan sürdürülebilirliği sorgulanan bu sistem, terör tehdidinin azaldığı ortamda toplumsal barışa katkı sunacak şekilde dönüştürülmelidir. Aksi hâlde, silahlı ve ekonomik güce sahip birtakım aşiretlerin bölgedeki demokratik düzeni gölgelemesi ve yeni çatışma alanları yaratması riski vardır. Sevgiyle kalın.