BARIŞIN VE DİYALOGUN SAVUNUCUSU ÖNDER’İN GÖZÜ ARKADA KALMASIN

Yayınlanma: 05.05.2025 14:13 Güncelleme: 05.05.2025 15:35

Ülkemiz bir değerini daha kaybetti. Sırrı Süreyya Önder; yıllar süren siyasi ve toplumsal mücadelesiyle, barış ve diyalog uğruna yılmadan çalışan bir isimdi.

Ülkemiz bir değerini daha kaybetti. Sırrı Süreyya Önder; yıllar süren siyasi ve toplumsal mücadelesiyle, barış ve diyalog uğruna yılmadan çalışan bir isimdi. O, Kürt sorununu sadece siyasi bir mesele olarak değil; insan hakları ve demokrasi sorunu olarak gören, bu bakış açısıyla çözümün barışçıl yollarla sağlanabileceğini savunan bir öncüydü. Önder, farklı kimliklerin ve kültürlerin bir arada yaşayabilmesi için karşılıklı anlayış ve diyalogun önemini her fırsatta dile getirdi. Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmalarda daima çözümün diyalog ve müzakereden geçtiğini savundu. Ona göre, farklı görüşlerden insanların bir araya gelerek ortak akıl üretmesi, bu topraklarda barış ve kardeşlik ortamını kurmanın en etkili yoluydu. 24., 25., 26. ve 28. dönemlerde milletvekilliği yapan Önder; aynı zamanda yönetmen, senarist, oyuncu, müzik yapımcısı ve köşe yazarı kimliğiyle de tanındı. Meclisin en renkli simalarındandı. Mizahla harmanladığı zekâ dolu konuşmalarıyla güldürürken düşündüren bir kişilikti. Aşağıda onun meclis kürsüsündeki üç unutulmaz anına yer vermek istiyorum: 1. Akademisyenlerin İhracına Tepkisi – 8 Şubat 2017: Kanun Hükmünde Kararname ile görevlerinden uzaklaştırılan akademisyenler hakkında yaptığı konuşmada şöyle diyordu: “Bu ülkenin ziyası hamuş oluyor, ışığını söndürüyorsunuz. Öğretim üyesi sizden olmayabilir, ne var bunda? Size çok karşı da olabilir. Siz bu ülkenin sahibi misiniz? Zillullahi fil âlem misiniz? Kendinizi Allah’ın yeryüzündeki gölgesi mi sayıyorsunuz? Nizamı mülk müsünüz, nesiniz siz? Milletin ekmeğiyle bu kadar oynuyorsunuz. Onların çocuklarının ne suçu var? Evinizde nasıl uyursunuz, çocuğunuzu nasıl seversiniz? Bunun ahı size yeter.” 2. “Helalleşme” Diyaloğu – 21 Kasım 2024: TBMM Başkanvekili Önder, konuşmasını tamamlayan AK Parti Milletvekili Süleyman Soylu’ya ek süre tanıdı. Soylu, mikrofonu kapatılmadan önce “Hakkını helal et” dedi. Önder’in cevabı ise kısa ve çarpıcıydı: “O başka mesele.” Soylu bu beklenmedik yanıt karşısında bir an duraksadı, ardından kahkahayı bastı. Genel Kurul’daki vekiller de gülüşmelere eşlik etti. Sonrasında Önder bu diyalogla ilgili şöyle demişti: “Hapishane arsızı olmuş insanlarız. Bir gün başkan vekili, bir gün mahkûm, bir gün hasta… Helallik girince şase yaptım. Helallik ne ki? Benden yana, bana kimin hakkı geçmişse helal olsun. Benim şahsi bir derdim yoktur, olamaz.” 3. “Dil” Tartışması – 13 Temmuz 2023: Mardin Milletvekili Beritan Güneş Altın’ın Meclis’te Kürtçe ve Arapça selamlamasına yönelik tepkiler üzerine Önder şöyle dedi: “Anlamayacak bir şey yok. Kürtçe, Arapça Mardin halklarının çeşitliliğine, çokluğuna izafede bulunarak selamladı. O insanlar Çanakkale’de yan yana can verdi. Bu ülkede İngilizce, Fransızca eğitim dili oluyor. Burada benim selamlamaya müdahale etmemi istiyorsunuz. Bunu ayıp olarak görüyorum. Size de ‘Diliniz sizin, ayetiniz Allah’ın ayetidir’i hatırlatmaya bile gerek görmüyorum.” Sırrı Süreyya Önder’in cezaeviyle tanışıklığı lise yıllarına dayanır. Uzun yıllar boyunca cezaevinde kaldı. Gördüğü işkenceler ve zor koşullar, sağlık sorunlarının temelini oluşturdu. Ancak o, tüm bu yaşanmışlıklara rağmen barış arayışından hiçbir zaman vazgeçmedi. Hatta “Bu ülkeye barış ve kardeşlik borçluyuz” diyerek kendini ihmal edecek kadar adandı davasına. Kalp krizi geçirdiğinde, hastanede tedavi gördüğü süreçte ve vefatının ardından toplumun tüm kesimlerini bir araya getiren bir figüre dönüştü. Sağcısı, solcusu, milliyetçisi, muhafazakârı, Müslümanı, gayrimüslimi… Herkesi aynı duyguda buluşturan bir isimdi. Sırrı Süreyya Önder gözleri açık gitti. Şimdi mezarında rahat uyuyabilmesi için hepimize düşen görev, onun hayalini kurduğu barışı gerçekleştirmektir. Önder’in hatırasına ve mücadelesine saygı gereği, bu kez hep birlikte başarmalıyız.   KİŞİSEL BİR ANI 2013 yılında başlayan ve çeşitli isimlerle anılan “Çözüm Süreci”, bölgeye nefes aldırmıştı. Herkes umutluydu. 7 Haziran 2015 seçimlerine kısa bir süre kalmıştı. Batıkent Sitesi’nden, Ofis Ekinciler Caddesi’nde bulunan gazeteye doğru yürüyordum. Sabahın erken saatleriydi. Sanat Sokağı’nın arka tarafındaki bir çay ocağında Sırrı Süreyya Önder’i gördüm. Seslendim, yanına gittim. Kaçak çaylarımızı içerken süreci konuştuk. Ben karamsardım. O ise her şeye rağmen, “Başarmalıyız” diyordu. 5 Haziran günü İstasyon Meydanı’nda tarihin en kalabalık mitinglerinden biri gerçekleşti. Bende meydandaydım. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş konuşurken, bir patlama oldu. Ardından ikinci bir patlama meydanı savaş alanına çevirdi. Beş kişi yaşamını yitirdi, 400’e yakın kişi yaralandı. Birkaç gün sonra bir basın açıklamasında Önder ile tekrar karşılaştık. Yine aynı kararlılıkla söyledi: “Ne olursa olsun vazgeçmemeliyiz. Başarıncaya kadar barışın peşini bırakmamalıyız.” Ben hâlâ karamsardım. Daha kötü günlerin bizleri beklediğini düşünüyordum. Maalesef haklı çıktım. Suruç katliamı, Ceylanpınar’daki iki polisin ölümü, Ankara Gar katliamı derken, süreç “buzdolabına” kaldırıldı. Şimdi yeniden o buzdolabı açılıyor. Barış adına konuşan yine Sırrı Süreyya Önder’di. Ancak bu kez yorgun kalbi daha fazla direnemedi. “Barışı” göremeden aramızdan ayrıldı. Fakat eminiz ki, oralardan bir yerlerden bu çabalara yine destek veriyor. Çünkü herkesi barışa inandırmıştı. Bu kez olsun. Barış, kardeşlik gelsin. Barışın ve diyalogun savunucusu Sırrı Süreyya Önder’in gözü arkada kalmasın. Sevgiyle kalın.  

Devamını Okumak İçin Tıklayınız
#önder #DİYALOG #savunucu